TerraNova
New member
Türk Tabipleri Birliği (TTB), Koronavirüs Bilim Kurulu’nun aldığı son kararları, yazılı açıklama ile kıymetlendirdi.
Salgına karşı hayata geçirilmesi gereken siyasetlerin da yer verildiği açıklama, şöyleki:
“Bilim Şurası toplantısında temaslı aşılıların karantinaya alınmaması ve semptom göstermeyenlere PCR testi yapılmaması kararları alınmıştır. Bu kararları kamuoyuna açıklayan Sıhhat Bakanı ve ferdî tedbirlerle salgının şubat ayında denetim altına alınacağını öngoren salgının merkez üssü İstanbul’un vilayet sıhhat müdürünün yaklaşımları ise pandemi karşısında teslimiyeti işaret etmektedir.
Sıhhatte Dönüşüm Programı’nın yetmezlikleri, ekonomik kriz; liyakatsiz Sıhhat Bakanlığı ve vilayet sıhhat müdürlüğü yöneticileri, salgını denetim altına alamamış ve kendi haline bırakmıştır. Yüksek sayıdaki ölümlere de kayıtsız kalınan bu kendi haline bırakma durumu yeni değildir ve bu durum salgının başından bu yana sürmektedir. Bilimsel temellerden mahrum son açıklamalar, Sıhhat Bakanlığı ve vilayet sıhhat müdürlüklerinin pandemiyi yönet(e)meme sürecinde artık pes ettikleri etaptır. Sıhhatte Dönüşüm Programı ile tedavi edici hizmetlere ve hastanelere odaklanmış sıhhat hizmetleri stratejisi çökmüştür. Güçsüzleştirilen ve birey amaçlı örgütlenen birinci basamak sıhhat hizmetleri, toplumsal bir tehdit olan salgın karşısında çaresiz kalmıştır.
“Bilimsel olarak kabul edilemez”
Virüsün bulaşıcılığının artması niçiniyle test ve aşının özendirilmesi; faal ve süratli bir aşılama programı gerekirken Sıhhat Bakanlığı’nın aldığı son kararlar bilimsel olarak kabul edilemez. ötürüsıyla kararların sıhhat çalışanları ile toplumu karşı karşıya getirme, sıhhatte şiddeti artırma ihtimali yüksektir. Test sayısının azaltılması, hastalığın gerçek boyutunun toplum tarafınca anlaşılamamasına niye olmaktadır. Bakanlık eliyle oluşturulan bu kontrolsüzlük hali her yurttaşımızı potansiyel Covid-19 hadisesine dönüştürerek toplumu riske atmaktadır. Kamu otoritesinin topluma sunduğu bildiri bu iken sıhhat çalışanlarına yönelik siyasetleri da benzeridir, çünkü bu kararlar ve uygulamalar daha sonrası sıhhat kurumlarında da rastgele bir tedbirin alınmaması, sıhhat işçilerinin hayatlarının da hiçe sayıldığını göstermektedir.
Makûs sıhhat siyasetlerine karşın tüm fedakârlıklarıyla salgını denetim altına almaya çalışan tabipler ve onların örgütü Türk Tabipleri Birliği (TTB) olarak toplum sıhhati için bir kere daha uyarıyoruz: Omicron varyantı ile salgın yeni bir evreye girmiştir ve bu varyantın aşılıları dahi hasta edebildiği, bulaştırıcılığının çok yüksek olduğu ve kısa müddette toplumun büyük kısmına bulaşabileceği bilinmektedir. Son bilimsel bilgilere nazaran hastaneye yatırma ve mevte yol açma potansiyelinin Delta’ya bakılırsa düşük olması ve daha yavaşça seyrettiği de bilinmektedir. Buna karşın riskli kümelerde vefata yol açma tehdidinin de büyük olduğu ve bu pikin ilerleyen günlerinde daha fazla mevtle karşılaşılabileceği de öngörülmektedir. tıpkı vakitte hatırlatma dozunu yüksek seviyelerde tutan ülkelerde Omicron varyantının yol açabileceği hastane yatışlarının ve ölümlerin daha düşük olduğu görülmektedir.
Delta varyantı öncesi ve delta periyodundaki bilimsel yayınlarda, post-Covid sürecinin geçirilen hastalığın şiddeti ile paralellik göstermediği belirtilmişti. Bu manada, şahıslar virüsle hastalandıktan daha sonra hayatta kalsalar bile sıhhatleri olumsuz etkilenebilecektir. Önümüzde kısa mühlet olduğunun şuuru ile halk sıhhatini muhafaza yükümlülüğü olan Sıhhat Bakanlığı, mümkün pikin en yavaşça geçirilmesi için elinden geleni yapmalıdır.”
TTB, alınması gereken tedbirleri ise şu biçimde sıraladı:
– “Toplumsal ve ferdî tedbirler bir arada yaşama geçirilmelidir.
– Aşısızların ve eksik aşılıların aktif ve süratli bir kampanya ile aşılanmaları sağlanmalıdır.
– 5-11 yaş kümesi için aşılama programı başlatılmalıdır.
– PCR yanında süratli testlerden de yararlanılmalı; günlük yapılan test sayısı yükseltilmeli; temaslı ve risk kümelerinin taramaları süratli tarama testi ile yapılmalıdır.
– Bulaştırma potansiyeli olan yakın temaslı bireyler, hatırlatma dozu yapılmış olsalar dahi karantinaya alınmalıdır.
– İzolasyon ve karantina altına alınan aileler için ismi konulmuş bir ekonomik ve toplumsal dayanak programı uygulanmalıdır.
– Bulaşı artırma potansiyeli olan barınma şartlarına sahip aile bireyleri için karantina periyodunu geçireceği kamusal yerler sağlanmalıdır.
– Fiyatsız ve nitelikli maskenin Omicron varyantı pikinde yaşamsal olduğunu hatırlatıyoruz. Riskli yerlerde çalışanlarda N95 maske dağıtılmalıdır.
-Kalabalıklaşmalardan kaçınmak için tedbirler alınmalıdır. Toplu ömür yerlerinin kapasitesi yüzde 50 ile sonlandırılmalıdır. Aşısız bireylerin bu yerlere girmeleri engellenmelidir. Bu teklifler toplu taşıma için de geçerlidir. Yüz yüze yapılacak etkinliklerde bu tedbirlere dikkat edilmelidir, aktifliklerin mümkünse çevrimiçi olarak yapılması sağlanmalıdır.
-Kapalı ortamlarda havalandırmaların kamusal kontrolü sağlanmalıdır.
-Çalışma hayatı, kalabalıklaşmanın gözlemlendiği bir öteki alandır. Fabrikalar ve kamu kurumları yüzde 50 kapasite ile çalışmalıdır. Bu süreçte çalışanlar rastgele bir hak kaybına uğramamalıdır.
-Sağlık kurumlarında kapasitenin aşılmasına dair hazırlıklar yapılmalıdır.
Bu teklifler toplumun ve sıhhat emek meslek örgütlerinin karar alma süreçlerinde olduğu faal bir düzenekle, değişen şartlara bakılırsa güncellenmelidir. TTB’nin aralık ayında yaptığı erken ikaz ve detaylı tedbirler kamuoyu ile paylaşılmıştır. Bu ihtarlar kamu kurumlarınca göz önünde bulundurulmalıdır. Sıraladığımız tedbirler, hem salgın denetim tecrübesi olan bilim insanları tıpkı vakitte Sıhhat Bakanlığı Bilim Konseyi üyeleri tarafınca da bilinmektedir. Olması gereken bilginin gereğini yerine getirecek iradeyi gösterebilmek ve yükümlülükleri yerine getirebilmektir.
“Sorumluluğu olanlar istifa etmeli”
Ne yazık ki yetkili merciler, yalnızca kişisel korunma tedbirlerine bel bağlamıştır, salgın denetimi vatandaşların aşı gönüllüğüne, fizikî aralık ve maske tedbirlerine daraltılmış ve bırakılmıştır. Bakanlığın ve müdürlüklerin halk sıhhati yükümlülükleri rafa kaldırılmıştır. Bu tercih ile ölümlere sessiz kalan popülist, bilimsellikten uzak iktidar, ömür hakkı ihlali yapmaya ve insanlığa karşı hata işlemeye devam etmektedir. Halk sıhhati için gerekli adımları atmayan iktidar yönet(e)memektedir ve bu süreçte sorumluluğu olanlar istifa etmelidir.”
Salgına karşı hayata geçirilmesi gereken siyasetlerin da yer verildiği açıklama, şöyleki:
“Bilim Şurası toplantısında temaslı aşılıların karantinaya alınmaması ve semptom göstermeyenlere PCR testi yapılmaması kararları alınmıştır. Bu kararları kamuoyuna açıklayan Sıhhat Bakanı ve ferdî tedbirlerle salgının şubat ayında denetim altına alınacağını öngoren salgının merkez üssü İstanbul’un vilayet sıhhat müdürünün yaklaşımları ise pandemi karşısında teslimiyeti işaret etmektedir.
Sıhhatte Dönüşüm Programı’nın yetmezlikleri, ekonomik kriz; liyakatsiz Sıhhat Bakanlığı ve vilayet sıhhat müdürlüğü yöneticileri, salgını denetim altına alamamış ve kendi haline bırakmıştır. Yüksek sayıdaki ölümlere de kayıtsız kalınan bu kendi haline bırakma durumu yeni değildir ve bu durum salgının başından bu yana sürmektedir. Bilimsel temellerden mahrum son açıklamalar, Sıhhat Bakanlığı ve vilayet sıhhat müdürlüklerinin pandemiyi yönet(e)meme sürecinde artık pes ettikleri etaptır. Sıhhatte Dönüşüm Programı ile tedavi edici hizmetlere ve hastanelere odaklanmış sıhhat hizmetleri stratejisi çökmüştür. Güçsüzleştirilen ve birey amaçlı örgütlenen birinci basamak sıhhat hizmetleri, toplumsal bir tehdit olan salgın karşısında çaresiz kalmıştır.
“Bilimsel olarak kabul edilemez”
Virüsün bulaşıcılığının artması niçiniyle test ve aşının özendirilmesi; faal ve süratli bir aşılama programı gerekirken Sıhhat Bakanlığı’nın aldığı son kararlar bilimsel olarak kabul edilemez. ötürüsıyla kararların sıhhat çalışanları ile toplumu karşı karşıya getirme, sıhhatte şiddeti artırma ihtimali yüksektir. Test sayısının azaltılması, hastalığın gerçek boyutunun toplum tarafınca anlaşılamamasına niye olmaktadır. Bakanlık eliyle oluşturulan bu kontrolsüzlük hali her yurttaşımızı potansiyel Covid-19 hadisesine dönüştürerek toplumu riske atmaktadır. Kamu otoritesinin topluma sunduğu bildiri bu iken sıhhat çalışanlarına yönelik siyasetleri da benzeridir, çünkü bu kararlar ve uygulamalar daha sonrası sıhhat kurumlarında da rastgele bir tedbirin alınmaması, sıhhat işçilerinin hayatlarının da hiçe sayıldığını göstermektedir.
Makûs sıhhat siyasetlerine karşın tüm fedakârlıklarıyla salgını denetim altına almaya çalışan tabipler ve onların örgütü Türk Tabipleri Birliği (TTB) olarak toplum sıhhati için bir kere daha uyarıyoruz: Omicron varyantı ile salgın yeni bir evreye girmiştir ve bu varyantın aşılıları dahi hasta edebildiği, bulaştırıcılığının çok yüksek olduğu ve kısa müddette toplumun büyük kısmına bulaşabileceği bilinmektedir. Son bilimsel bilgilere nazaran hastaneye yatırma ve mevte yol açma potansiyelinin Delta’ya bakılırsa düşük olması ve daha yavaşça seyrettiği de bilinmektedir. Buna karşın riskli kümelerde vefata yol açma tehdidinin de büyük olduğu ve bu pikin ilerleyen günlerinde daha fazla mevtle karşılaşılabileceği de öngörülmektedir. tıpkı vakitte hatırlatma dozunu yüksek seviyelerde tutan ülkelerde Omicron varyantının yol açabileceği hastane yatışlarının ve ölümlerin daha düşük olduğu görülmektedir.
Delta varyantı öncesi ve delta periyodundaki bilimsel yayınlarda, post-Covid sürecinin geçirilen hastalığın şiddeti ile paralellik göstermediği belirtilmişti. Bu manada, şahıslar virüsle hastalandıktan daha sonra hayatta kalsalar bile sıhhatleri olumsuz etkilenebilecektir. Önümüzde kısa mühlet olduğunun şuuru ile halk sıhhatini muhafaza yükümlülüğü olan Sıhhat Bakanlığı, mümkün pikin en yavaşça geçirilmesi için elinden geleni yapmalıdır.”
TTB, alınması gereken tedbirleri ise şu biçimde sıraladı:
– “Toplumsal ve ferdî tedbirler bir arada yaşama geçirilmelidir.
– Aşısızların ve eksik aşılıların aktif ve süratli bir kampanya ile aşılanmaları sağlanmalıdır.
– 5-11 yaş kümesi için aşılama programı başlatılmalıdır.
– PCR yanında süratli testlerden de yararlanılmalı; günlük yapılan test sayısı yükseltilmeli; temaslı ve risk kümelerinin taramaları süratli tarama testi ile yapılmalıdır.
– Bulaştırma potansiyeli olan yakın temaslı bireyler, hatırlatma dozu yapılmış olsalar dahi karantinaya alınmalıdır.
– İzolasyon ve karantina altına alınan aileler için ismi konulmuş bir ekonomik ve toplumsal dayanak programı uygulanmalıdır.
– Bulaşı artırma potansiyeli olan barınma şartlarına sahip aile bireyleri için karantina periyodunu geçireceği kamusal yerler sağlanmalıdır.
– Fiyatsız ve nitelikli maskenin Omicron varyantı pikinde yaşamsal olduğunu hatırlatıyoruz. Riskli yerlerde çalışanlarda N95 maske dağıtılmalıdır.
-Kalabalıklaşmalardan kaçınmak için tedbirler alınmalıdır. Toplu ömür yerlerinin kapasitesi yüzde 50 ile sonlandırılmalıdır. Aşısız bireylerin bu yerlere girmeleri engellenmelidir. Bu teklifler toplu taşıma için de geçerlidir. Yüz yüze yapılacak etkinliklerde bu tedbirlere dikkat edilmelidir, aktifliklerin mümkünse çevrimiçi olarak yapılması sağlanmalıdır.
-Kapalı ortamlarda havalandırmaların kamusal kontrolü sağlanmalıdır.
-Çalışma hayatı, kalabalıklaşmanın gözlemlendiği bir öteki alandır. Fabrikalar ve kamu kurumları yüzde 50 kapasite ile çalışmalıdır. Bu süreçte çalışanlar rastgele bir hak kaybına uğramamalıdır.
-Sağlık kurumlarında kapasitenin aşılmasına dair hazırlıklar yapılmalıdır.
Bu teklifler toplumun ve sıhhat emek meslek örgütlerinin karar alma süreçlerinde olduğu faal bir düzenekle, değişen şartlara bakılırsa güncellenmelidir. TTB’nin aralık ayında yaptığı erken ikaz ve detaylı tedbirler kamuoyu ile paylaşılmıştır. Bu ihtarlar kamu kurumlarınca göz önünde bulundurulmalıdır. Sıraladığımız tedbirler, hem salgın denetim tecrübesi olan bilim insanları tıpkı vakitte Sıhhat Bakanlığı Bilim Konseyi üyeleri tarafınca da bilinmektedir. Olması gereken bilginin gereğini yerine getirecek iradeyi gösterebilmek ve yükümlülükleri yerine getirebilmektir.
“Sorumluluğu olanlar istifa etmeli”
Ne yazık ki yetkili merciler, yalnızca kişisel korunma tedbirlerine bel bağlamıştır, salgın denetimi vatandaşların aşı gönüllüğüne, fizikî aralık ve maske tedbirlerine daraltılmış ve bırakılmıştır. Bakanlığın ve müdürlüklerin halk sıhhati yükümlülükleri rafa kaldırılmıştır. Bu tercih ile ölümlere sessiz kalan popülist, bilimsellikten uzak iktidar, ömür hakkı ihlali yapmaya ve insanlığa karşı hata işlemeye devam etmektedir. Halk sıhhati için gerekli adımları atmayan iktidar yönet(e)memektedir ve bu süreçte sorumluluğu olanlar istifa etmelidir.”